Selefi Editör İle Röportaj

MUHABİR: Bu akide (Selefilik) neden tercihiniz oldu? Çünkü Türkiye’de birçok ekol var.

EDİTÖR: Kitap ve Sünnet alt yapısı güçlü olan bu menheci seçer. Zira Kitap ve Sünnet bilgisi, kişiyi bu menheci seçmek zorunda bıraktırır. Allah (c.c) Bakara Suresi 137. Ayette de bu menhecin en sahih menhec olduğunu ve menhecin sınırlarını çizmiştir.

Daha iyisi olsaydı buna sülûk ederdim. Diğer menhecler ise mutedil değiller. Diğer bir husus ise Ehli Sünnet denilen ana damarın bu menhec üzere oldukları kitaplarda açıktır.

Bakara Suresi 137: Onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse de, öyle anlaşmazlık içinde kalırlar. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O işitendir, bilendir.

MUHABİR: Oy kullanıyor musunuz?

EDİTÖR: Tabi ki! Bulunduğumuz coğrafyada İslam’a kim düşmanlık yapıyorsa onun karşısındakini destekleriz. Bu Kuran’ı Kerim’in bize öğrettiğidir. Allah (c.c) Maide Suresi 82. Ayette kâfirleri kategorize eder ve Hristiyan’ım diyenleri Müslümanlara daha yakın olarak belirtir. Bu ayetteki ders nedir? Müslüman kendine yakın ve uzak olanı bilmeli, elinden geldiğince İslam’a düşmanlık yapanlara engel olmalıdır. Ayete iman ve amel bunu gerektirir.

Maide Suresi 82: Andolsun, insanlar içinde, Müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: ‘Hristiyanlarız’ diyenleri bulursun. 

MUHABİR: Çocuklarınızı okula gönderiyor musunuz?

EDİTÖR: Eğitim sisteminin bozukluklarını bilmemize rağmen gönderiyoruz. Ama bu bozukluklardan en az etkilenecek şekilde çocuklarımızı korumaya alıyoruz. Eğitim önemli bir iş. Aile reisinin görevi… O yüzden hep takipteyiz.

MUHABİR: Oy kullandığınız için size kâfir diyen var mı?

EDİTÖR: Çok. Ama onlar Harici zihniyetli insanlar. Bazıları ise korkutuldukları için böyle davranıyorlar. Yani onlara Harici diyemeyiz. Ama yanlış yönlendirildiklerini düşünüyoruz. Haricilik bugün tarikatlar gibi olmuş?

MUHABİR: Nasıl yani?

EDİTÖR: Tarikatta şeyh ne derse o olur. Tekfirci dediğimiz cemaatlerde de bu böyle. Şunu tekfir et diyor idareci, çevresindekiler de onu tekfir ediyor. Şunu sevin diyor, onlar da onu seviyorlar. Kaynaklara yeterince inilmediğinden bu haldeler.

MUHABİR: Demokrasi size göre küfür değil mi?

EDİTÖR: Demokrasi, laiklik, komünizm, liberalizm hepsi Allah’ın (c.c) indirmediği ve İslam Dini ile çatışan (küfür) sistemlerdir. İslam Dini’nin dışındaki her din küfürdür.

MUHABİR: Demokrasi din midir?

EDİTÖR: Bu soruyu soran birisi din kavramına Arapça’da hangi mana yüklendiğini bilmiyordur. Tabi ki dindir. Ateizm bile dindir. Bunu uzun uzun açıklardım ama yeri burası değil. İsteyen din kavramını araştırabilir.

MUHABİR: Oy kullanmak, size göre Demokrasi dininin bir parçası olmuyor mu? Yani oda küfür değil mi o zaman?

EDİTÖR: Güzel soru. Değil! Çünkü Rum Suresi’nin başları bize şunu öğretiyor: Rumlarla Mecusiler arasındaki savaşta Müslümanların, Rumların tarafını tutmalarını istiyor. Karşı tarafı yani Mecusileri ise İslam’a uzak görüyor. Hatta sahabeler Rumların galibiyetine seviniyorlar. Sevgi kalbin amelidir. Eğer bir amel küfürse Rumların galibiyetine sevinen bütün sahabeyi haşa kâfir olarak nitelendirmemiz gerekirdi. Dedim ya tekfircilerde tarikat ruhu var. Rum Suresi’ni hadislerle okusalar belki duracakları yeri bilirler.

MUHABİR: Ama Sahabeler destek olmuyorlar sadece seviniyorlar?

EDİTÖR: Ehli Sünnet olmak kolay değil. Sevgi kalbin amelidir. Kalben bir amel ortaya koymak kişiyi kâfir yapmıyorsa el ile bir amel ortaya koymak hiç kafir yapmaz. Unutulmaması gereken bir husus var ki; Sahabeler kâfir iki topluluğun arasında taraf tutuyorlar. Kaldı ki bizim Türkiye de oy verdiklerimiz alnı secdede olan ama bilgi eksikliğinden hataları olan bir topluluk.

MUHABİR: Yani siz Danimarka’da olsanız İslam’a en yakın bir partiye oy verirdiniz?

EDİTÖR: Aynen öyle… Oy kullanmayanlar aslında gizliden İslam düşmanlarını desteklerler. Parlamenter sistem bunun üzerine kurulmuş. Kâfire destek olmanın hükmü nedir?

MUHABİR: Küfürdür herhalde?

EDİTÖR: ‘Herhalde’ sözü fazla oldu. Daha ehven-i şer meselesine bile girmedim. Bu anlayana yeter.

MUHABİR: Siyasette kardeşlerinizden kimse var mı?

EDİTÖR: Asla! Siyasetle ilişkimiz, açlıktan ölmek üzere olan birisinin domuz etiyle ilişkisi kadardır. Bu siyaseti takip etmediğimiz manasında alınmasın. Ama dediğiniz manada organik hiçbir bağ yok. Sadece tarafımızı belli etme. Din düşmanlarına karşı bir eylem o kadar.

MUHABİR: Selefiyim diyenlerin çoğu oy kullanmıyor, cuma namazı kılmıyor, çocuklarını okula göndermiyor? Öyle değil mi?

EDİTÖR: Dedim ya, Selefilik bu değil. Bu Haricilerin menheci. Ya da Haricilerin etkisinde kalmış bazılarının. Bizim çocuklarımız okulda, ama bilinçli. Çünkü şirk evde de bulaşabilir! Bırakın cuma kılmamayı, biz beş vakit camideyiz. Ama bazıları kasıtlı bir şeklide toptancı yaklaşım yapıp herkesi böyle göstermeye çalışıyor. Selefiler camiye gitmez diyorlar. Bilmiyorlar. Allah (c.c) onları ıslah etsin.

MUHABİR: Bu tavrınızdan dolayı sizi tekfir etmiyorlar mı?

EDİTÖR: Etmezler mi! Hem de en şiddetli bir şekilde. Ama biz delile tabiyiz. Kişilerin ne dediği bizi ilgilendirmez. Kişilere göre hayat süren onların kölesi olur. Biz Allah’ın (c.c) kölesiyiz. (Abdullah)

MUHABİR: Selefi menhec bu topraklarda karşılık bulur mu?

EDİTÖR: Karşınızda duruyor. Ben öz be öz Türk’üm. Hiç Türkiye’den de çıkmadım. Ülkemi seviyorum. O yüzden bu menhec için çalışıyorum. Halkımı sevdiğim için onlara hikmetle anlatıyorum/anlatıyoruz. Biz Hanefilerin arkasında camide namaz kılıyoruz. Mahmut Efendi cemaati gibi Kâbe’de kıldıkları namazları iade edenlerden de değiliz. İmamları kâfir görsek evde kılarız, camiye gitmeyiz.

MUHABİR: Size neden Vahhabi diyorlar?

EDİTÖR: Osmanlı ile Muhammed Bin Abdulvehhab arasındaki uyuşmazlıktan yola çıkıp bunu söylüyorlar. Oysa ki Selefilik ilk üç asrı kendine baz alır. Son üç yüz yılı değil. Selefi Menhec ile başa çıkamayanlar Vahhabi kelimesinin arkasına sığınıp savaşıyorlar. Bu adaletli değil. Muhammed bin Abdulvehhab’tan önce Selefilik yok muydu? Vardı. Bunu iyi düşünmek lazım.

MUHABİR: Meseleyi anlamak için bir örnek verir misiniz?

EDİTÖR: Türkiye’de FETÖ gerçeği var. Bunların Maturidi-Hanefi mensubu bir dini hayatları vardı. Buradan yola çıkıp toptancı bir yaklaşım doğru olmaz. Bütün Hanefiler suçlanamaz. Burada da öyle… Selefiyim dediği halde aslında Selefiliğin S’sinden haberi olmayanların beyanlarıyla suçsuz bir kitle suçlanamaz. Bu Kuran’a ters… Evrensel değerlere bile ters.

MUHABİR: Diyanet’in İslam Ansiklopedisi Selefilik maddesi var? Yazılanlara katılıyor musunuz?

EDİTÖR: O maddeyi dikkatlice okursanız. Bugün cari olan inanç sistemi ile ilk dönem arasında fark olduğunu görürsünüz. Bunu Cübbeli bile söylüyor. İlk topluluk isim ve sıfatları tevil etmezdi. Sonra ihtiyaç hâsıl oldu ve tevile gidildi diyor, Cübbeli. Biz o maddede tanımı yapılan bir birey olmaya çalışıyoruz. Röportajın girişinde söylediğim Bakara Suresi 137’de anlatılan budur. Sitemize hem Diyanet’in hem de A. Hamdi Akseki’nin açıklamalarını koyduk. Belki okuyucumuzun dikkatini çeker ve kendi konumunu araştırır diye.

MUHABİR: Tek cümleyle Selefilik nedir?

EDİTÖR: İslam’ı, Rasulullah (s.a.v.) ve arkadaşları gibi algılayıp yaşamaktır.

MUHABİR: Şefaati red ettiğiniz söyleniyor?

EDİTÖR: Bizi oturup dinleseler böyle düşünmezler. Şefaat haktır ama ‘Şefaat Ya Rasulullah’ demek hak değil. Şefaat Allah’ın Nebi’sinden istenilmez. Allah’tan (c.c) istenilir. Zümer Suresi çok açık. Şefaat Allah’ın (c.c) izin verdiklerine nasip olacak. O zaman şefaat beklentisi de Allah’tan (c.c) olmalı. Bu Tevhidin özüdür. Anlayamadıkları bu.

Zümer Suresi 44: De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

MUHABİR: Selefiler Ehli Sünnet midir?

EDİTÖR: Ehli Sünneti Hassa’dır. Yani Asıl Ehli Sünnet Selefi Menhectir. Tabi ki Ehli Sünnetiz. Ama Cübbeli de kendine Ehli Sünnetim diyor. Aslında o Bâtini.

MUHABİR: Selefilik mezhep midir?

EDİTÖR: Hayır. Dini anlama ve uygulama yöntemi. Ebu Hanife (rh) Hanefi mezhebinden değildi. İmam Şafi (rh) Şafi mezhebinde değildi. Selefi idiler. Diğer büyük imamlar da öyle.

MUHABİR: Sünnet namazları kılmıyor musunuz?

EDİTÖR: Buda sofilerin bir iftirası. Camide farzı kılıp sünnet namazları ise evimizde ya da ticarethanemizde kıldığımız için bizi kılmıyor zannedip arkamızdan konuşuyorlar. Hadisi bilseler belki onlarda evlerinin kabirlere benzememesi için nafileleri mümkün olduğunca evlerinde kılarlar. Bu arada bir tezattan da bahsetmeden geçmeyeyim. Hakkımızda nafile kılınmaz diyenler bu bilgiyi camide farzı kılıp çıktığımız için uyduruyorlar. Aslında camiye gittiğimizi de itiraf etmiş oluyorlar böylece.

MUHABİR: Dört mezhebe bakış açınız nedir?

EDİTÖR: Selefe uydukları yerlerde isabetliler uymadıklarında ise hatalılar. Ama onlar bizim dinde kardeşlerimiz. Dedim ya arkalarında namaz kılıyoruz.

MUHABİR: Cehalet mazeret midir?

EDİTÖR: Naslara baktığımızda cehaletin mazeret olabileceği yer, zaman ve kişiler olabilir. Herkes için değil ama bazıları için mazerettir.

MUHABİR: Selefilerin çok derneği var mı?

EDİTÖR: Dernek kurmak kolaylaştı. On kişi bir araya gelseniz kuruluyor. Ama Türkiye toplumunda diğer cemaatlere bakarsanız şu an kalabalık olduğumuz söylenemez. Ama bu önemli değil aslen. Çünkü bazı nebiler var kendisine kendisinden başkası iman etmemiş. Kemiyetten ziyade keyfiyet önemli…

MUHABİR: Işid ve El-Kaide gibi örgütler Selefi midir?

EDİTÖR: Hayır. Onlar Harici (Tekfirci) bir topluluk. Kendilerine Selefiyim ya da başkalarının onlara Selefi demelerine bakmamak lazım. Mesela o topluluklar biz Müslümanız da diyorlar. Bundan dolayı Müslüman kelimesini terk mi edelim? Onların kendilerini Selefe nispet etmeleri bizi ilgilendirmiyor. Amelleri Harici amellerinden… Kâfirleri bırakıp Müslümanları hedef alan her topluluk böyledir.

MUHABİR: Bazı Selefiler’in silahlandığına ne dersiniz?

EDİTÖR: FETÖ sonrası için şöyle desek: Hanefiler silahlandı! Bu doğru olur mu? Olmaz. Eğer böyle bir şey varsa bile devlet bunu bilir ve gereğini yapar. Bizce devletin istihbaratı iyi çalışıyor. Suçlu ile suçsuzu ayırırken ince eleyip sık dokuyor. Eğer toplumun gözünden baksa yani araştırmadan kulaktan dolma hareket etse binlerce mazlum doğar.

MUHABİR: Şeriatın gelmesi için neler yapıyorsunuz?

EDİTÖR: Şeriatın gittiğine inanmıyoruz. Şuan yaşanması gereken birçok husus var şeriata dair. Şeriat gitmedi ki gelsin.

MUHABİR: Diğer cemaatlerden öne çıkan yönünüz?

EDİTÖR: Biz ilimle öne çıkmaya çalışıyoruz. İnandığımız ve yaptığımız her şeyin arkasında vahye dayanma gayretimiz var. Geçmişten kopmadan ama geçmişi sorgulayarak hareket ediyoruz. Bizde ölçü vahiydir.

MUHABİR: Cihada bakışınız?

EDİTÖR: Cihad; Allah’ın (c.c) sevdiklerinin açığa çıkması sevmediklerinin de izalesi için yapılan gayrettir. Biz de bunun için uğraşıyoruz. Bunu hikmetle yapıyoruz.

MUHABİR: Cübbeli Ahmet’le ilgili görüşünüz?

EDİTÖR: İsmailağa cemaatinde bile sevilmeyeni çok birisi. Sohbetlerinde küfür, şirk, bidat nev’inden çok husus var. Uydurma ve zayıf rivayetleri de sohbetlerinde çokça görebilirsiniz. Ayrıca Tasavvufi edepten nasibi hiç yok. Çok rahat iftira atabiliyor. En çok iftira ettikleri ise Selefi camia ve Mustafa İslamoğlu düşüncesine mensup olanlar.

MUHABİR: Neden gençler Selefi oluyor?

EDİTÖR: Daha sorgulamacı bir yönleri var gençlerin. Selefin menhecinin sağlamlığının da tabi bunda etkisi büyük.

MUHABİR: Suudi Arabistan’a bakışınız nedir?

EDİTÖR: Halkı Müslüman olan diğer ülkeler gibi. Doğruları da var yanlışları da. Yalnız halkın İslami eğilimi diğer birçok ülkeden daha fazla… Biz her ne kadar onlara Vahhabi desek de onlar kendilerine böyle demiyorlar tabi. Hanbeliler.

MUHABİR: Gelir kaynaklarınız nedir?

EDİTÖR: Herkes gönlünden geçen meblağı bağış yapıyor. Genelde kıta kıt gidiyor bu işler. Futbol takımlarına bile daha çok bağış yapılıyor. Ama Allah (c.c) yardım ediyor. Bereket var bu işlerde.

MUHABİR: Teşekkür ederiz.

EDİTÖR: Ben teşekkür ederim.

You may also like...