Ramazan Ayı Kur’an Ayı
Ramazan Ayı Kur’an Ayı Derken Ne Demek İsteniyor
Bizler Ramazan ayı Kur’an ayı derken sadece Kur’an okumak Ramazan’a has kılınan bir ameldir demiyoruz. Sadece Rabbimiz
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ
O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır.”[1] Buyurduğu için o ay Kur’an ayıdır diyoruz ve Kur’an o aylarda daha çok okunmalıdır diyoruz.
Ramazan’da kulun Kur’an için ayrı bir özen göstermesi gerekmektedir. Rasulullah (s.a.v) Ramazan ayında Kur’an’ın tamamını Cibril (a.s)’e arz ediyor, karşılıklı mukabele ediyorlardı. Rasulullah (s.a.v) vefat edeceği sene Kur’an’ı iki defa Cibril (a.s) ‘e arz etmiştir.
أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا، قَالَ: «كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَجْوَدَ النَّاسِ بِالخَيْرِ، وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ فِي رَمَضَانَ حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ، وَكَانَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ يَلْقَاهُ كُلَّ لَيْلَةٍ فِي رَمَضَانَ، حَتَّى يَنْسَلِخَ، يَعْرِضُ عَلَيْهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ القُرْآنَ، فَإِذَا لَقِيَهُ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ، كَانَ أَجْوَدَ بِالخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ المُرْسَلَةِ
İbn’u Abbas şöyle buyurmuştur Rasulullah (s) insanların hayırda en cömert olanı idi. Ramazan’da Cibril ile karşılaştığında daha da cömert olurdu. Ramazanın her gecesi Cibril ile karşılaşırdı. Ramazan çıkana kadar böyleydi. Rasulullah, Kur’an’ı Cibril’e arz ederdi. Cibril, Rasulullah ile karşılaştığında, Rasulullah esen rüzgardan daha cömert olurdu.[2]
Unutulmamalıdır ki Kur’an okumak sadece onun harflerini telaffuz etmek veya hatmetmek değildir. Kur’an’ın bizden istediği onu okumak, onu tedebbür ve tefekkür etmek, onu fehmetmek, onu fıkhetmek, onu dinlemek, onu tebliğ etmek, onunla şifa bulmak, onunla hükmetmek yani Kur’an’ı yaşanan bir kitab haline getirmektir. Onu hayat nizamı yapabilmektir. Kur’an-ı okumak; hayatımızın her anına Kur’an ile bakabilmektir.
Ne yazık ki Kur’an bizlerin hayatında belli zaman ve mekanlara hasredilmiş, Allah’ın kelamı olduğu unutulmuş ve beşer sözüne yapılan bir muamele gibi yetim bırakılmıştır. Hatta ne yazık ki mahlukun sözü Halık’ın (Allah’ın) sözünden daha fazla rağbet görür olmuş, daha te’sirli -güya daha etkileyici- bir hal almıştır.
Oysaki Kur’an insanlara yol gösterici bir nizam, inananların kalplerine ve bedenlerine bir şifa, hastalıklarına bir devadır. Ve muttakiler (takva sahipleri için) için de bir hidayet rehberidir.
İnandığını söyleyen kimseler Kur’an-ı sadece kıraat kitabı olarak telakki etmişler, onunla amel etmeyi terk etmişler, hastalıklarına Kur’an dışı şeyler ile deva aradıkları için bir türlü şifa bulamamışlardır.
Oysaki Kur’an’ı huşu ile okuyan, amel eden ve tebliğ eden kişiler Kur’an’ın tadını almış, hem dünyada hem ahirette huzura kavuşmuş kimselerdir. İşte bizler Ramazan ayı dışında 11 ay okuduğumuz (!) bu Kur’an’ı Ramazan ayında daha çok okumaya gayret etmeliyiz diyoruz. Kur’an’ın manalarını üzerinde durarak, illa hatmetmeyi değil anlamayı hedeflemeliyiz. (En güzeli ise tedebbür ederek hatmetmektir. Zira anlaşılmayan ve amel edilmeyen bir kitap terk edilmiş bir kitaptır.
Allah azze ve celle kerim kitabında Rasulün ümmetini Allah şikayet edişini bizlere şöyle haber veriyor.
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا
(Rasul dedi ki ) Ey Rabbim kavmim Kur’anı büsbütün terk ettiler”[3]
Bu ayeti anlamamıza kolaylık sağlayacak bir hadis ise şöyledir.
عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، قَالَ: كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَشَخَصَ بِبَصَرِهِ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ قَالَ: «هَذَا أَوَانُ يُخْتَلَسُ العِلْمُ مِنَ النَّاسِ حَتَّى لَا يَقْدِرُوا مِنْهُ عَلَى شَيْءٍ» فَقَالَ زِيَادُ بْنُ لَبِيدٍ الأَنْصَارِيُّ: كَيْفَ يُخْتَلَسُ مِنَّا وَقَدْ قَرَأْنَا القُرْآنَ فَوَاللَّهِ لَنَقْرَأَنَّهُ وَلَنُقْرِئَنَّهُ نِسَاءَنَا [ص:32] وَأَبْنَاءَنَا، فَقَالَ: «ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا زِيَادُ، إِنْ كُنْتُ لَأَعُدُّكَ مِنْ فُقَهَاءِ أَهْلِ المَدِينَةِ هَذِهِ التَّوْرَاةُ وَالإِنْجِيلُ عِنْدَ اليَهُودِ وَالنَّصَارَى فَمَاذَا تُغْنِي عَنْهُمْ؟» قَالَ جُبَيْرٌ: فَلَقِيتُ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ، قُلْتُ: أَلَا تَسْمَعُ إِلَى مَا يَقُولُ أَخُوكَ أَبُو الدَّرْدَاءِ؟ فَأَخْبَرْتُهُ بِالَّذِي قَالَ أَبُو الدَّرْدَاءِ قَالَ: «صَدَقَ أَبُو الدَّرْدَاءِ، إِنْ شِئْتَ لَأُحَدِّثَنَّكَ بِأَوَّلِ عِلْمٍ يُرْفَعُ مِنَ النَّاسِ؟ الخُشُوعُ، يُوشِكُ أَنْ تَدْخُلَ مَسْجِدَ جَمَاعَةٍ فَلَا تَرَى فِيهِ رَجُلًا خَاشِعًا
Lebid el-Ensari (r.a )şöyle dedi: Nebi (s.a.v) bir şey zikrederek şöyle dedi: İşte bu ilmin yok olduğu zamandır.
Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bulunuyorduk gözleri semaya dikti ve şöyle buyurdu: “İlim insanlardan kaybolacağı zaman ilim adına hiçbir şeye güçleri yetmeyecektir.” Bunun üzerine Ziyâd b. Lebîd el Ensarî dedi ki: “Kur’ân-ı devamlı okuduğumuz halde ilim bizden nasıl aşırılıp yok edilecektir? Allah’a yemin ederim ki Kur’ân-ı mutlaka okuyacağız kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okutacağız.”
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Ey Ziyâd annen senin hasretinle yansın, Ben de seni Medîne halkının fakihi zannederdim. İşte Tevrat ve İncil Yahudî ve Hıristiyanların elindedir. Onlara ne faydası oluyor ?!
Cübeyr diyor ki: Sonra Ubâde b. Sâmit’le karşılaştım ve kardeşin Ebû’d Derdâ nelerden bahsediyor işitmedin mi? Ebû’d Derdâ’nın söylediklerini kendisine haber verdim. Ubâde b. Sâmit şu cevabı verdi: Ebû’d Derdâ doğru söylemiştir. İstersen insanlardan kaldırılacak ilk ilmi sana haber vereyim mi? “Huşu`” dur. Belki de büyük bir mescide gireceksin ve orada huşu’ içerisinde bir adam bulup göremeyeceksin.”[4]
İşte okuduğumuzu zannettiğimiz Kur’anı gerçekten okuyor muyuz ? sorusunun bir nev’i cevabı yukarıdaki hadistir.
Ramazan Ayı Kur’an Ayı
Ebu Yasir el-Yarbuzi es-Selefi / Cihan Elmas
Uludağ İslami Eğitim ve Araştırma Derneği / ULUDER
2019 / ŞEHRU RAMADAN
[1] Bakara suresi 185
[2] Buhari / Savm Bab 7
[3] Furkan 25
[4] Tirmizi 2653