Nebiler Dahi Bir Kimseyi Hidayete Erdirme Gücüne Sahip Değildir
Nebiler Dahi Bir Kimseyi Hidayete Erdirme Gücüne Sahip Değildir.
Allah karşı koyan amcası Ebu talip kelime-i tevhidi söylemeye ikna etmeye çalışan Rasulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle hitap eder:
انك لا يهدي من احببتة ولكن الله بعدين من يشاء و هو اعلم بالمهتدين
” Kuşkusuz sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, lakin Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erenleri en iyi bilen de odur. “
Kasas 56.
Ve işte buna dair hadis Buhari ve Müslim’dedir .Sa’id b. el- Museyyib babasının şöyle dediği söylemiştir:
” Ebu talip ölüm yatağına düşünce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona geldi ve Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebi Umeyye b. el- Mugire’yi yanında bulundu ardından kendisine şöyle dedi:
“Ey amca Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur de bu Allah katında senin için şahitlik edeceğim bir sözdür.” Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebi Umeyye el- Mugire :
“Ey Ebu Salih Abdulmuttalib’in dininden mi vazgeçiyorsun? dediler. Bu arada Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem Ebu Talib’e Kelime-i Tevhid’i telkin etmeye ve bu sözü tekrarlamaya devam etti nihayet Ebu Talip onlara Abdulmuttalib’in dini üzere olduğunu söyledi ve kelime-i tevhidi söylemeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
” Allah’a yemin ederim ki Allah konulmadığı sürece senin için bağışlanma dilemeye devam edeceğim.” Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi:
“Nebi ve iman edenler yakınları da olsalar. Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra müşriklere mağfiret dileyemezler.”
Tevbe 113.
Yine Allah Ebu talip hakkında indirdiği ayetler Rasulullah’a hitaben şöyle buyurmuştur:
“Kuşkusuz sen sevdiğini Hidayet erdiremezsin lakin Allah dilediğini hidayete erdirir daveti erenlere en iyi bilen de odur .“
Kasas 56.
Nebiler Dahi Bir Kimseyi Hidayete Erdirme Gücüne Sahip Değildir.
İşte Allah’ım Rasulü Nuh Aleyhisselam, çocuğuna ısrar ederek:
يَا بُنَيَّ ارْكَبْۭ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِرٖينَ
” Ey yavrucuğum sen de bizimle beraber gemiye bin ve kafirlerle beraber olma” ( Hud 42) Ancak Allah, bu çocuk için hidayet dilemediği için o :
قَالَ سَاٰوٖٓي اِلٰى جَبَلٍ يَعْصِمُنٖي مِنَ الْمَٓاءِؕ
” Beni sudan koruyacak olan bir daha sığınacağım dedi”
Hud 43.
Bunun üzerine babası kendisine:
قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ اِلَّا مَنْ رَحِمَۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقٖينَ.
” Bugün Allah’ın emrinden merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak hiç kimse yoktur ‘ dedi aralarına dalga girdi böylece o da boğulanlardan oldu.”
Hud 43.
Bu esnada Nuh Aleyhisselam’ın şefkat duyguları kabarır ve Allah’a şöyle dua eder:
رَبِّ اِنَّ ابْنٖي مِنْ اَهْلٖي وَاِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَاَنْتَ
اَحْكَمُ الْحَاكِمٖينَ
“‘Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbet-te haktir. Sen hâkimler hâkimisin.’ (Hûd 11/45)
Bunun zerine Allah , Nûh ‘u azarlayarak söyle buyurdu:
يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَۚ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍࣗ فَلَا تَسْـَٔلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ اِنّٖٓي اَعِظُكَ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلٖينَ
‘Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü
bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, sana cahillerden olmaman tavsiye ederim.’ (Hûd, 11/46)
Bu azar üzerine Nûh Allah’a özür dileyerek söyle dedi:
قَالَ رَبِّ اِنّٖٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ لٖي بِهٖ عِلْمٌؕ وَاِلَّا تَغْفِرْ لٖي وَتَرْحَمْنٖٓي اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
‘Rabbim! Senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum.’ (Hûd 11/47)
Nebiler Dahi Bir Kimseyi Hidayete Erdirme Gücüne Sahip Değildir.
İşte İbrahim! Babasından istekte bulunarak kendisine söyle der:
يَٓا اَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنٖي عَنْكَ شَيْـٔاً
(٤٢)
يَٓا اَبَتِ اِنّٖي قَدْ جَٓاءَنٖي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنٖٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ
(٤٣)
يَٓا اَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَؕ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ عَصِياًّ
(٤٤)
يَٓا اَبَتِ اِنّٖٓي اَخَافُ اَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِي
“Ey babacıgım! işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin ibadet ediyorsun? Ey babacığım! Su bir gerçektir ki sana gelmeyen ilim bana geldi. Bu sebeple bana tabi ol ki seni doğru yola hidâyet edeyim ey babacığım şeytana ibadet etme zira şeytanın rahmana asi olmuştu ey babacığım ben Rahman’dan gelecek Bir azabın da sana dokunmasından korkuyorum bu takdirde cehennemde de şeytana dost olursun. “
Meryem 42- 45.
Şimdi acaba İbrahim Halil Aleyhisselam’ın ısrarla çağrıda bulunarak:
Babacığım ! Babacığım! babacığım! Babacığım! Diye seslendiği bu baba ne cevap verdi?
Sonuna kadar bu çağrıya karşı çıktı ve onu şiddetle reddetti. Hatta çocuğunu şu sözlerle tehdit bile etti:
قَالَ اَرَاغِبٌ اَنْتَ عَنْ اٰلِهَت۪ي يَٓا اِبْرٰه۪يمُۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ لَاَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْن۪ي مَلِيًّا
“Benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrâhim? Eğer bundan vazgeçmeden seni muhakkak taşlarım. Benden ebediyyen uzaklaş.”
Meryem 46.
Subhanallah! Gerçekten hidayete erdiren sadece Allah’tır.
Bu babaya bak ve onu İbrahim a.s’ın oğlu İsmail a.s ile karşılaştır! Sözüne bağlı İsmail a.s’a babası şöyle diyordu:
يَا بُنَيَّ اِنّٖٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّٖٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىؕ
” Yavrucuğum rüyamda seni boğazladığımı görüyorum ,bir düşün, ne dersin? dedi.”
Saffat 102
Şu an ne yücedir hidayete erdiren Allah’ın ! şanı ne yücedir kalplere metanet veren Allah’ın!
İsmail a.s şöyle diyor:
يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُؗ سَتَجِدُنٖٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِرٖينَ.
” Ey babacığım! Sana emredileni yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun.”
Saffat 102
Gerçekten de Allah dilemediği zaman o sabredenlerden olamayacaktı.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ
“Diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkartan”
Rûm 30/19
Allah’ın şanı ne yücedir!
Tevhid önderi
İbrahim aleykümselam ‘ı kâfir bir adamın sulbünden çıkartan Allah’ın şanı ne yücedir! O halde yaratma ve takdir Allah’ın dır. Her şeyde son varış da Rabbimizedir.
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
“Ve son varış Rabbinedir:”
Necm, 53/42
Baba ve anne, ne olurlarsa olsunlar ve hangi düzeye erişirlerse erişsinler, çocukların hidâyeti konusunda hiçbir gerçek etkiye sahip olamayacaklardır. Yapabilecekleri ise sadece başvurulacak sebepler, izlenecek yollar ve aranacak yöntemlerden ibarettir. Hatta
onlar, gerçek bir Nebi veya krallardan bir kral yahut efendilerden bir efendi ya da büyüklerden bir büyük de olsalar durum yine
değişmeyecektir. Allah’ın İbrahim aleyhisselam ve İshak aleykümselam’ın durumlarıyla
ilgili şu sözünü okumak gerekir:
وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهٖ مُبٖينٌ
“İkisinin de soyundan hem iyi olanlar gelmişti, hem de kendisine apaçık zulmedenler gelmişti! “
Sâffât 37/113
Ayrıca Yusuf Aleykümselam hakkında aklımız ve kalbimizle iyi bakıp düşünmeliyiz! O yakışıklı ve güzel yüzlü birisi idi. Hatta beşer türünden Allah’ın yarattığı en güzel kişiydi.
Rasûlullâh s.a.v in buyurduğu gibi bütün güzelliğin yarısı kendisine verilmişti. İste bu Yusuf aleyhisselam,
kuyunun derinliklerine atılıyor, onu bir kervan bulup alıyor, köle pazarlarında satılıyor, fitnenin bulunduğu kralların saraylarına götürülüyor, Mısır valisinin karısı onu arzuluyor, o ise karşı çıkarak bunu reddediyor, sonra üç ila dokuz yıl arasında zindana; içkiciler, hırsızlar ve suçluların ortasına atılıyor. Zaten canilerin zindanları çoğunlukla böyle olur.
Yûsuf aleyhisselam , bu ortamlara atılırken acaba onu kim korudu?!
Acaba kim kötülerin kötülüğünü ve yoldan çıkmışların komplosunu üzerinden savdı ?
Acaba Yusuf aleyhisselam, yalnız, yabancı, kovulmuş, babasız, anasız, kardeşsiz, amcasız, daysız, akrabasız ve atasız olduğu halde, ona güzellikle birlikte ilim ve halimliği kim verdi? O’na kim ilim öğretti? O’nu kötülüklerden kim arındırdı? Kim yetiştirdi O’nu? Kim kolladı O’nu?! Kuşkusuz bunu yapan Allah’tır.
خَيْرٌ حَافِظاًࣕ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ
“Allah en iyi koruyucudur ve merhamet sahiplerinin en merhametlisidir.”
Yûsuf 12/64
İşte Mûsa aleyhisselam ! Henüz bir süt çocuğu iken yüregi yanan şefkatli, merhamet sahibi ve saygi değer annesi, ondan ayrlıp kendisini sandiğin içine koymakta, sonra sandık denize atılmakta, sonra onu zalim, azgın, katil ve düşman kimseler; Firavun hanedanının fertleri bulup götürmektedir. Ne büyük facia ve ne büyük musibet bu!
Buna rağmen onu, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye annesine geri döndüren kim? Ve bu zulüm ve azgın yuvasında kendisini kötülükten ve arzulanmayan durumlardan kim korudu?
Bu yuvalarda kan akıtmayı, çocukları boğazlayıp kadınları sağ bırakmayı öğrenmekten onu kim esirgedi?
Kuşku yok ki, onu esirgeyen, koruyan ve kollayan, bütün eksikliklerden uzak ve şanı yüce olan Allah’tır. Hamd edilmeye layık olan da O’ dur.
Ve işte ergenlik çağında bir diğer erkek çocuğu! Babası ve anası mümin ancak kendisi, Rasûlüllâh’ın buyurduğu gibi kâfir
olarak yaratıldı. Bu durumda onlar, kâfir olarak yaratılmış olan bu çocukla birlikte ne yapabilirlerdi?
Onu Hizir aleyhisselam öldürdü. Musa aleyhisselam ise bunu tepkiyle karşıladı ancak Hızır aleyhisselam kendisine sitemde bulundu ve Allah’in bu olay hakkindaki hikmetini ona açıkladı.
Konuyla ilgili ayetler şöyledir:
فَانْطَلَقَاࣞ حَتّٰٓى اِذَا لَقِيَا غُلَاماً فَقَتَلَهُۙ قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍؕ لَقَدْ جِئْتَ شَيْـٔاً نُكْراً
قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَطٖيعَ مَعِيَ صَبْراً
“Böylece ikisi yola koyuldular. Sonunda bir çocukla karşılaştılar. Hızır hemen onu öldürüverdi. Mûsa dedi ki: ‘Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz bir canı mı öldürdün?! Doğrusu kötü bir şey yaptin!’
Hızır şöyle dedi: Benimle beraber olma sabrını gösteremeyeceğini sana söylemedim mi?..”
Kehf 18/74-75
وَاَمَّا الْغُلَامُ فَكَانَ اَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ فَخَش۪ينَٓا اَنْ يُرْهِقَهُمَا طُغْيَانًا وَكُفْرًاۚ
فَاَرَدْنَٓا اَنْ يُبْدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيْرًا مِنْهُ زَكٰوةً وَاَقْرَبَ رُحْمًا .
‘Çocuğa gelince, onun anne ve babası mümin kimselerdi. Bu nedenle onları azgınlık ve küfürle perişan etmesinden kaygılandık. İstedik ki, Rableri onlara din ve iman yönünden daha hayırlısını ve merhametçe onlara daha yakınını versin.”
Kehf 18/80-81
Çok uzağa gitmeyelim, habibimiz ve Âdem oğullarının efendisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem babasız ve annesiz bir öksüz,
aynı zamanda da bir yoksul olarak yetişti. O halde onu kim korudu, kalbine imân kim saldı ve kendisine Kur’anı kim vahyetti? Kuşku yok ki bunlar yapan Allah’ tan başkası değildir. Zira nimet, lütuf ve güzel övgü ona mahsustur.