İslami Davette Medreselerin Konumu

İslami Davette Medreselerin Konumu

Allah azze ve celle’nin Nebisi Muhammed’e inzal buyurduğu İslam dini ferdi bazda yaşanmakla iktifa edilecek bir din değildir. Bu din yaşamayı ve yaşatmayı müntesiblerine emreden bir dindir.

Yine bu din her zaman her yerde tebliğ edilebilen bir dindir. Muallimlikte kamil bir noktada olan Muhammed (as)’ın hayatına baktığımız zaman O’nun her anının bu dini tebliğ etmekle geçtiği görüyoruz.

Ailesi ile, arkadaşlarıyla, çocuklarla birlikteyken, mukimken, seferdeyken, muharebedeyken, güneş ve ay tutulduğu zamanlarda, bineğinin üzerinde seyir halinde terkisinde olanlara bile hatta sıcak bir havada serin bir su içtiğinde dahi… velhasılı O (s.a.v ), her hali ile ve her ortamda İslam dinini tebliğ ediyordu. O’nun bu tutumu İslam’ın her zaman her yerde, her fırsatta tebliğ edilebileceğini gösteriyordu.

Ancak buna rağmen Rasulullah (s.a.v) İslam dininin tedrisatı için muayyen mekanlar inşa etmeyi tercih etti. Mekke’de imkan bulamayan Rasulullah (s.a.v) Medine’ye hicret edip orada Mescid-i Nebevi’yi inşa edince mescit de bulunduğu her an ashabına İslam’ı tebliğ ediyordu.

Ancak daha sonra Mescid-i Nebevi’nin hemen yanına İslam’ın ilk medresesi olarak kabul edilen Suffa inşa edildi. Orada ilim talebi için kalanlara da Ashabı Suffa denildi.

Daha sonraki asırlarda da İslam alimleri medreseye azami derecede ehemmiyet verdiler ve feth edilmiş tüm beldelere olabildiğine medreseler inşa ettiler.

 Bu medreseler Kur’an ve Hadis hafızları, muhaddis, muhakkik, müfessirler yetiştirdiler. Yetişen ulema İslam davetini yüklendi ve Rasulullah’ın varisliği gibi zor bir görevde nice meşakkatlere katlandılar.

Aslında İslam’ın intişarından medreselerin inşasına, medreselerin inşasından talebelerin yetişmesine kadar her şey bir hayli zorluklara karşı gelerek teşekkülünü tamamlıyordu.

Medreselerin te’sis edilmesi hususunda Müslümanların gösterdiği iltizam bundan birkaç yüzyıl önce önemini bir hayli yitirdi.

Müslümanlar artık İslami tedrisatın görüldüğü medreselere teveccüh göstermek yerine batılıların okullarında modern ilimlere iltizam etmeye başladılar.

Modern ilimlere iltizam etmeleri asıl itibarı ile sorun teşkil etmiyordu ancak Müslümanların modern ilimlere sarılırken şer’i ilimlere sırt çevirmeye başlamaları onları hem şer’i hem de modern ilimde başarısızlığa itmişti.

Binaenaleyh Müslümanlar birazdan bahsedeceğimiz önemli bir kaideyi göz ardı edince İslami davet büyük ölçüde darbe almaya başladı.

ما لا يتم الواجب إلا به فهو واجب “Vacibin Ancak Kendisi İle Tamam Olduğu Şey de Vaciptir” kaidesi bize, ilmin tahsili için ilim yuvaları olan medreseleri gerekli kılar.

Rasulullah (s.a.v):

طلب العلم فريضة على كل مسلم  “İlim talebi her Müslümana farzdır.” Buyurmaktadır.

Madem ki ilim talep etmek her Müslümana vaciptir o zaman ilmin tahsil edileceği mekanları inşa etmekte vacip olmuş olur.  

Binaenaleyh İslam’ın hakimiyetini arzulayan herkes bu kaide gereği medreselerin inşasına katkı sağlamakla me’murdur.

CİHAN ELMAS

22.07.2020 / BURSA

İslami Davette Medreselerin Konumu. cihanelmass.blogspot.com dan alınmıştır.

İstanbul Sözleşmesi Kadın Cinayetlerini Bitirir Miydi?

You may also like...