MÜŞRİKLERİN İBADETLERİNDEN KESİTLER

MÜŞRİKLERİN İBADETLERİNDEN KESİTLER NELERDİR?

Muhammed (s.a.s), Gönderilmeden Önce, Ebû Zer’in Üç Yıl Namaz Kıldığı
…. «(Uneys’e hitaben) Ebû Zer: — Ey kardeşim oğlu! Ben Rasulullah (s.a.s) ‘e kavuşmamdan üç sene önce namaz kıldım, dedi. — Kime? diye sordum. — Allah’a! dedi. — Nereye doğru dönüyordun? dedim. — Rabbim beni nereye çevirirse oraya doğru! Yatsıyı kılıyorum, ge¬cenin sonu geldi mi, tâ güneş üzerime vuruncaya kadar bir örtü gibi seriliyordum, dedi. …Müslim, Fadâilu’s Sahabe, 132 (6359)

Cahiliye Döneminde Aşure Orucu
Bize Zuheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerr, Hişâm b. Urve’den, o da babasından, o da Âişe (Ra.ha) ‘dan naklen rivayet etti. … Âişe (r.a.) şöyle demiş: «Cahiliyet devrinde Kureyş, Aşure günü oruç tutarlardı. Onu Rasûlullah (s.a.s) de tutardı. Medine’ye hicret edince bu orucu yine tuttu ve tutulmasını emir buyurdu. Ramazan ayı farz kılınınca : “— Aşura orucunu isteyen tutar, isteyen terkeder, buyurdular.» Müslim, Sıyâm, 114 (2638)

Cahiliyye Döneminde Zinayı Kerih Gören
Ebu Umâme b. Sehl ve Abdullah b. Âmir b. Rabia (r.anhuma) şöyle demişlerdir: Osman, evinde muhasara altında iken onunla beraberdik. Halife’nin evine yaklaşınca içerdekilerin seslerini işitiyorduk. Osman bir gün içeri girdi ve sonra çıkıp bizlere: “Onlar beni ölümle tehdid ediyorlar” dedi. Bizde: “Allah onlara karşı sana yeter” dedik. Bunun üzerine Osman: “Beni niçin öldürecekler? Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle buyurmuştu: “Şu üç kişiden başka hiçbir kimse öldürülemez: 1. Müslüman olduktan sonra küfre dönen kimse 2. Evli iken zina eden kimse 3. Haksız yere adam öldüren kimse.” Vallahi ne cahiliye döneminde ne de Müslüman olduktan sonra zina etmedim. Allah bana bu dini nasip ettikten sonra dinimin yerine hiçbir din arzu etmedim ve hiçbir kimseyi de öldürmedim. Durum böyle iken beni niçin öldürmek istiyorlar” dedi. Nesai, Muharebe, 5 (4019 Elbani: Sahih)

Müşriklerin İhrama Girdikleri
“Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin de takvâ sahiplerinden olun. (Bakara 21) Şübhesiz bu âyet Ensâr hak¬kında indirilmiştir. Onlar İslâm’dan evvel Kudeyd mevkiinin hizasında bulunan Menât putu için ihrama girerlerdi. …… Buhari, Tefsir, Bakara 21

Müşriklerin Hac Yaptıkları
Berâ ibn Âzib(r.a.)’den: Bakara 189 ayeti, biz Ensârîler hakkında indi. Câhiliyet zamanında Ensâr hacc yapıp da evlerine geldiklerinde, evlerinin kapılarından girmezlerdi de, evlerine arka cihetinden girerlerdi…”Buhari, Umre, 18 (1803)-(1622)
-……. Ebû Hureyre şöyle haber vermiştir: Ebû Bekr es-Sıddîk, Veda Haccı’ndan bir sene evvel Rasûlullah tarafından hacc emîri olarak Mekke’ye gönderildiği haccda, Ebû Bekr de Ebû Hureyre’yi, kurbân bayramının ilk günü Minâ’da büyükçe bir topluluk içinde halka şu iki maddeyi i’lân etmeye yollamıştır: “Ey insanlar! İyi biliniz! bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc yapamaz, ve çıplak kişi de Ka’be’yi tavaf edemez!” Buhari, Hac, 67 (B1622)

Müşriklerin Umre Yaptıkları
İbn Abbâs (r.a.): Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Umre kıyamete kadar hac aylarına girmiştir.”
Tirmîzî: Cahiliyedönemi insanları,hac aylarında umre yapmazlardı. İslam gelince Rasulullah (s.a.s.) buna ruhsat verdi ve “Umre kıyamete kadar hac aylarına girdi” buyurdu…Tirmizi, Hac, 89 (932 Elbani: Sahih)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Umre kıyamete kadar hac aylarına girmiştir.” Tirmîzî: Bu konuda Suraka b. Cu’şum, Câbir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasendir. Bu hadisin manası: “Hac aylarında umre yapmakta sakınca yoktur” demektir. Şâfii, Ahmed ve İshâk hadisi bu şekilde tefsir etmektedirler. Hadisinin anlamı şöyledir: Cahiliye dönemi insanları hac aylarında umre yapmazlardı. İslam gelince Peygamber (s.a.v.) buna ruhsat verdi ve “Umre kıyamete kadar hac aylarına girdi” buyurdu. Yani hac aylarında umre yapmakta bir sakınca yoktur. Hac ayları Şevval, Zilkâde ve Zilhicce’den on gündür. Hac yapacak kimsenin hac aylarında ihrama girmesi gerekir. Haram aylar: Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları böyle demektedirler. Tirmizi, Hac, 89 (932 Elbani: Sahih)

Tavaftaki Telbiyeleri
Bana Abbâs b. Abdilazim El-Anberi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nadr b. Muhammed El-Yemâmi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İkrime yani İbni Ammar rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Zumeyl, İbn Abbas r.a.’den:
(Lebbeyke la şerîke lek)لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ Müşrikler:
«Tekrar tekrar icabet sana. Senin şerikin yoktur.» derler, Rasûlullah (s.a.s) de : «Yazık, size bu kadarı yeter buyururdu, bunun üzerine müşrikler:
(illa şerîken huve lek, temlikuhu vema melek)إِلاَّ شَرِيكًا هُوَ لَكَ تَمْلِكُهُ وَمَا مَلَكَ
«Yal¬nız bir şerik müstesna, o senin şerikindir, sen ona ve mâlik oldu¬ğu her şeye mâliksin.» derlerdi. Onlar, bunu tavaf ederken söylerlerdi. Müslim, Hac, 22

Hacda Vakfe Yaptıkları
Amr İbn-i Meymûn) der ki: Ömer sabah namazını Müzdelife`de kıldı. Sonra (Meş`arü`l-Haram`da) vakfe etti de dedi ki: Müşrikler, güneş doğmadıkça Müzdelife`den Minâ`ya dönmezlerdi. Ve: “Ey Sebîr (dağı, güneşin zıyâsiyle) yıldıra (da biz, Minâ`ya gidelim)” derlerdi. Nebî s.a.s. Kureyş müşriklerine muhâlefet edip güneş doğmazdan evvel, (alaca karanlıkta) Müzdelife`den (Minâ`ya) döndü. Buhari 3838
Kurban İbadeti
Enes (r.a)’den demiş ki: Rasûlullah (s.a) “İslâm’da (kabrin etrafında kurban) kesmek (meşru) değildir.” buyurdu. (Bu hadisin ravilerinden) Abdurrezzak dedi ki: (Cahiliyye devrinde halk) kabir yanında ya sığır veya başka bir hayvan keserlerdi. Ebu Davud, Cenaiz, 68, 70 (3222 Elbani: Sahih)
…Ebu’l-Melih’den (rivayet olunduğunu göre) Hubeyşe (r.a.) şöyle demiştir: (Sahabe-i kiramdan) bir adam, Rasûlullah (s.a.)’e; “Biz cahiliye devrinde receb (ayları içerisinde) “Atîre (diye bir kurban) keserdik. (Bu hususta) bize ne buyurursunuz?” diye sordu. (Rasulullah da; bu nevi kurbanları) “Allah için kesiniz. (Kesim vakti) hangi ay olursa, olsun birde Allah’a itaat edin ve (fakirlere) yedirin.” buyurdu. (Bunun üzerine o zat): “Biz cahiliye döneminde Fera’ (diye anılan bir kurban daha) keserdik. (Bu hususta) bize ne buyurursunuz?” dedi……Ebu Davud, Dahaya, 19, 20 (2830 Elbani Sahih)

Kabeye ve Onun İşlerine Olan Hürmetleri
Müşriklerin, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin küfürlerine şahitler iken. İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar, ateşte ebedî kalacak olanlardır. Tevbe 17
Kâbe hizmetleri Hz. İbrâhim ve İsmâil’in Kâbe’yi yapması ile birlikte başlar (el-Bakara 2/125; el-Hac 22/26) ve bilindiği kadarıyla Mekke’ye hâkim olan İsmâiloğulları, Amâlika, Cürhüm ve Huzâa kabileleri arasında el değiştirdikten sonra nihayet Kusay b. Kilâb zamanında Kureyş kabilesine intikal eder. Kusay, Huzâa kabilesini Mekke’den tamamen çıkardı ve sikāye, hicâbe (sidâne), imâre, rifâde gibi Kureyş içinde çok büyük şeref ve saygınlık ifade eden vazifeleri uhdesinde topladı. Ömrünün sonuna doğru bunları iki oğlu arasında paylaştırdı ve hicâbe, Dârünnedve ve livâyı büyük oğlu Abdüddâr’a; sikāye, rifâde ve kıyâdeyi diğer oğlu Abdümenâf’a verdi. Mekke’nin fethi sırasında Kâbe’nin hicâbe vazifesi Abdüddâr soyundan Osman b. Talha’da idi. Hz. Peygamber tavaftan sonra kapıyı Osman b. Talha’ya açtırdı ve Kâbe’nin putlardan temizlenmesinin ardından içinde şükran namazı kılıp dışarı çıkınca anahtarı amcası Abbas ile Hz. Ali’nin istemesine rağmen yine ona ve sorumluluğunu da onunla birlikte amcasının oğlu Şeybe b. Osman’a verdi. Aynı şekilde Resûl-i Ekrem, Câhiliye döneminin Kâbe’yle ilgili geleneklerine saygı göstererek diğer görevleri de eskiden beri yürüten ailelerde bıraktı…(Diyanet İslam Ansiklopedisi ‘Kâbe’ maddesi)

Bazende Sadece Allah’a Dua Etmeleri
Karada ve denizde sizi gezdiren O’dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürken ve bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bununla gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O’na ‘gönülden bağlılar olarak Allah’a dua etmeye başlarlar: “Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız.”Yunus 22
Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür. İsra 67
Allah şöyle dedi: “İki ilah edinmeyin. O, ancak tek ilahtır. O halde yalnız benden korkun.” Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz? Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız ona yalvarır yakarırsınız. Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar. Nahl 51-54

Allah Adına Yemin Etmeleri
Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah’a yemin etmişlerdi. Fakat bir uyarıcı gelince, bu onların nefretlerini artırdı.Fatır 42

İtikaf Adamaları
İbn Ömer (r.a)’den: Ömer (r.a.) cahiliyye devrinde Kâbenin yanında bir gece veya bir gün i’tikâfta kalmayı adadı. (Bunu) Rasulullah (s.a.s)’e sordu, O : “İ’tikâfa gir ve oruç tut” buyurdu. Ebu Davud, Sıyam, 80 (2474 Elbani: Sahih)

Cahiliye Döneminde İçkiyi Bırakanları Vardı.
Ebû Davud şöyle der: Ebûbekir ve Osman (r. anhuma) içkiyi cahiliye devrinde terkettiler. Ebu Davud, Diyat, 3 (4502 Elbani: Sahih

Sadaka Veren, Köle Azad Eden Ve Akrabalık Bağlarını GözetenKişiler Vardı
… Hakîm ibn Hizâm (r.a.): — Yâ Rasûlallah! Câhiliyet devrinde kendileriyle ibâdet edegelmekte olduğum sadaka vermek, köle âzâd eylemek, hısımlık bağını devam ettirmek nev’inden bir takım işler hakkında ne düşünürsün? Bu işlerde benim için ecr ve sevâb var mıdır? Rasulullah (s.a.s.): — “Sen, geçmiş olan hayırların üzerine İslâm’a girdin” buyur¬du. Buhari, Zekat, 24 (1436)

Müşrikler, Fakirleri Doyururlardı
Aişe (r.a): — «Ya Rasulullâh! İbni Cud’ân cahiliyet devrinde akrabasına yardım eder, fakirleri doyururdu. Acaba bu ona bir fayda verir mi?» dedim. — «Fayda vermez, çünkü o hiç bir gün : Ya Rabbi! Kıyamet gününde benim günahlarımı mağfiret eyle, dememiştir.»buyurdular. Müslim, İman, 365 (518)

Hacılara Yemek Dağıtanları Vardı
İbn Abbâs (r.a.), Allah’ın, “el-Lât vel-Uzzâ” kavli hakkında: “— el-Lât hacılara su ile sevîk yemeği hazırlayan bir adam idi” de¬miştir. Buhari, Tefsir Necm 2 (4859)

Hayırlı İşler İçin Antlaşmalar Yaptıkları
Rasûlullah (s.a.s) : İslâmiyette (kötülük üzere) antlaşma yoktur. Cahiliye döneminde (hayırlı için yapılmış) antlaşmaları ise İslamiyet sadece kuvvetlendirir..” Ebu Davud, Feraiz, 17 (2925 Elbani: Sahih)

Mekkeli Müşriklerin Sünnet oldukları
…Hirakl bir adama: “- Arab kavmi sünnetli midir? diye sordu. Sünnet olurlar cevâbını aldı. Bu¬nun üzerine Hırakl: Bu ümmetin meliki zuhur etmiştir, dedi. Buhari, Bedu’l-vahy, 1

Mekkeli Müşriklerin Hac Kurbanlıklarına Verdikleri Önem ve Müşriğin ‘Subhanallah’Zikri
(Hudeybiye Zamanı)……..Kinâne oğulları’ndan birisi Kureyş’e hitaben: — Beni bırakınız, bir kerre de Muhammed’in yanına ben gide¬yim, dedi. Onlar da: — Git! dediler. Bu Kinânlı zât, Rasulullahın sahâbîlerine doğru giderken, Rasûlullah: — “Bu gelen fulan kimsedir. O öyle bir kabiledendir ki, onlar hacc ve umre kurbanlarını ta’zîm ederler.Gerdanlıklı kurban develerini bu zâtın gözü önüne salıverin!” buyurdu. Sahâbîler bütün kurbanlık develeri onun geleceği yolun üzerine salıverdiler; ve yüksek sesle Lebbeyk, Allâhumme lebbeyk diyerek Kinânî’yi karşıladılar. Kinânîli zât kurban develerini ve sahâbîlerin telbiye ile karşılamalarını görünce hayret ederek: — Subhânallah! Bu zâtların Beyt’i ziyaretten men’ edilmeleri, yakışmayan bir harekettir, dedi. Kureyş’in yanına dönünce de: — Ben bunların umre için kesecekleri kurban develerini alâmetlendirilmiş bir hâlde gördüm. Ben bunların Beyt’i ziyaretten men edilmelerini uygun görmem, dedi……. Buhari, Şurût, 15 (2731)

Yalan Söylemeyi Kendine Yakıştıramayanlar Vardı
Rum kralı Hirakl, ticaret için Şam’a gelen Ebû Süfyân ve arkadaşlarını, peygamberliğini ilân eden kişi hakkında bilgi almak üzere sarayına davet etmişti. Henüz Müslüman olmayan Ebû Süfyân’ın Rasulullah ile ilgili yaptığı şu itiraf, aslında müşriklerin Allah Resûlü’nün saygınlığını inkâr edemediklerinin açıkça dile getirilmesinden başka bir şey değildi: “Vallahi, yalancılıkla itham edilmekten korkmasaydım, onun (Peygamber’in) hakkında yalan ithamlarla ileri geri konuşacaktım.” Aralarında geçen konuşmada Hirakl’ın Hz. Peygamber’le ilgili olarak, “Hiç anlaşmaya ihanet ettiği oldu mu?” sorusuna “Hayır! O yaptığı anlaşmaya ihanet etmez ancak biz şimdi onunla bir süreliğine ateşkes yaptık. Bu süre içinde ne yapacağını bilmiyoruz.” şeklinde cevap vermişti. Ardından Ebû Süfyân’ın bu cevabıyla ilgili olarak, “Onunla ilgili olumsuz bir söz olarak, konuşmama ancak bu sû-i zannımı sokuşturabildim.” şeklindeki kendi itirafı da oldukça dikkat çekicidir.Müslim, Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, 74 (1773)

Müşriklerin Bazılarının Haram Aylara Riayet Etmeleri
…Abdu’l-Kays heyeti, Rasulullah’ın yanına geldi. Rasulullah s.a.s. onlara “Topluluğa merhaba! Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin” buyurdu. Bunun akabinde onlar da:
“Ya Rasulallah! Seninle bizim aramızda Mudar’dan olan müşrikler var. Biz sana ancak haram aylar içinde ulaşabiliyoruz. Sen bize özet olarak bir takım emirler söyle de biz onunla amel ettiğimizde cennete girelim ve geride kalanlarımızı ona çağıralım” dediler…
Buhari, Kitâbu’l-Meğâzi 4368
İbrahim’in dinine kendini nisbet eden Mekke Halkından Zeyd b. Amr bin Nufeyl
Esma bint. Ebu Bekir (r.a.) anlatıyor: “Zeyd b. Amr. B. Nufeyl’i Kabe’ye sırtını dayamış dikilirken gördüm. Diyordu ki: Ey Kureyş topluluğu! Vallahi İbrahim’in dinini benimseyen benden başka kimse yok. Zeyd b. Amr, kızını diri diri gömen bir adam görünce hemen yanına varır, “Onu öldürme, ben onun geçimine kefilim” der ve çocuğu yanına alırdı. Çocuk biraz gelişince babasına, “İstersen çocuğunu geri vereyim. Dilersen daha bakabilirim” derdi.
Buhari, Menakibu’l Ensar 49
Not: Zeyd b. Amr, Cennette müjdelenen on sahabiden Said ibn Zeyd’in babasıdır.

Zeyd b. Amr bin Nufeyl, Putlar İçin Kesilenleri Yemezdi.
…….Mûsâ ibn Ukbe haber verip şöyle dedi: Bana Salim haber verdi ki, kendisi babası Abdullah ibn Umer(R)’den işitmiştir. Ab¬dullah şöyle tahdîs ediyordu: Rasûlullah (S) mekke yakınındaki Beldan vadisinin alt tarafında Zeyd ibn Amr ibn nufeyl ile buluştu. Bu buluşma kendisine vahy indirilmesinden önce idi. Orada Rasûlullah, Zeyd ibn Amr’a içinde et yemeği bulunan bir sofra takdim etti. Zeyd bundan yemeyi kabul etmedi, sonra da (bu sofrayı Peygamber’e takdîm etmiş olan Kureyş topluluğuna hitaben): — Ben sizin putlarınız üzerine kesmekte olduğunuz hayvanla¬rın etlerinden yemem, ben üzerine Allah’ın ismi anılmış olanlardan başkasını yemem, demiştir. Buhari, Zebaih ve’s-Sayd, 16 (5499)
Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti. Bize Salim ibn Abdillah, babası Abdullah ibn Umer(R)’den şöyle tahdîs etti: Peygamber (S) peygamberlik ve vahiy gelmezden önce Beldah vadisinin alt tara¬fında Zeyd ibn Amr ibn nufeyl ile buluştu. Bu sırada Peygamber’e (Kureyş tarafından) bir sofra ve bir mikdâr yemek takdîm edildi. (Pey¬gamber yemedi.) Zeyd de yemekten çekindi. Sonra Zeyd, Kureyş’e karşı: — Ben sizin putlarınız adına kesmekte olduğunuz hayvanların etlerinden yemem. Ben yalnız üzerine Allah adı anılarak kesilen hay-van etini yerim! dedi. Abdullah ibn Ömer devamla dedi ki: Muhakkak ki Zeyd ibn Amr, Kureyş’e karşı onların bu yolda kestikleri hayvanlarını ayıplardı da, onların bu âdetlerini reddederek ve bu işi büyütüp yüzlerine karşı: — (Ey Kureyş!) Koyun Allah’ın yarattığı bir hayvandır. Allah onu yaratmış ve onun faydalanması için gökten yağmur yağdırmış, yerden de onun gıdasını bitirmiştir. Sonra siz (Allah’ın yarattığı, bes¬leyip büyüttüğü) bu hayvanı Allah adından başka bir ad anarak ke¬siyorsunuz! der idi . Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 24
Geçen senedle Mûsâ ibn Ukbe dedi ki: Bana Salim ibn Abdillah tahdîs etti. Ben Sâlim’în bu hadîsi ancak Abdullah ibn Umer’den tah¬dîs etmekte olduğunu biliyorum (o, şöyle demiştir): Zeyd ibn Amr ibn’nufeyl, Mekke’den Şam’a doğru çıktı da tevhîd dîninden soru¬yor ve ona tâbi’ olup, onu arıyordu. Derken Yahûdîler’den bir âlime kavuştu da ona dînlerinin mâhiyetinden sordu. Ve: — Belki ben de sizin dîninize girerim. Onun için bana dîninizin hâlini haber ver, dedi. Yahûdî âlim, Zeyd’e: — Sen Allah’ın gadabından payını almadıkça bizim dînimiz üzere olamazsın, dedi. Zeyd de ona: — Ben ancak Allah’ın gadabından kaçıyorum, ben ebeden Al¬lah’ın gadabından hiçbirşey taşımam ve ben onu taşımamaya muk¬tedir hâldeyim. Sen bana dînlerden bir başka dîne delâlet eder misin? dedi. Âlim: — Ben o dînin ancak Hanîf Dîni olabileceğini biliyorum, dedi. Zeyd: — Hanîf Dîni nedir? dedi. Yahûdî âlimi: — O, îbrâhîm Dîni’dir. İbrâhîm ne bir Yahûdî, ne de bir Hristiyan’dı. O, Allah’tan başkasına ibâdet etmezdi, dedi. Zeyd onun yanından çıktı ve Hristiyanlar’dan bir âlime kavuş¬tu. Ona da Yahûdî âlimine söylediği gibi söyledi. O da Zeyd’e: — Sen Allah’ın la’netinden nasîbini almadıkça asla bizim dîni¬miz üzere olamayacaksın, dedi. Zeyd ona da: — Ben ancak Allah’ın la’netinden kaçmaktayım, ben ebeden Al¬lah’ın la’netinden de, gadabından da hiçbirşey taşıyamam. Ben bu¬nu taşımamaya muktedir hâlde bulunuyorum. Sen bana başka dîne delâlet eder misin? dedi. Hristiyan âlimi: — Ben o dînin ancak Hanîf Dîni olabileceğini biliyorum, dedi. Zeyd: — Hanîf Dîni nedir? dedi. Hristiyan âlimi: — îbrâhîm Dîni’dir. O ne bir Yahûdî, ne de bir Hristiyân’dı ve yalnız Allah’a ibâdet ederdi, dedi. Zeyd, bunların İbrâhîm Peygamber hakkındaki sözlerini görünce, oradan çıktı ve onların arazîsinden dışarı çıkınca iki elini yukarıya kaldırdı da şöyle dua etti: — Yâ Allah, ben Seni şâhid tutuyorum: Ben ibrâhîm Dîni üze¬reyim, dedi. Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 24

Mekkeli Müşrikler, İnandıkları Allah’a Ulaşmaya Vesile Ararlardı
Haberiniz olsun; halis/şirksiz din sadece Allah’ın dinidir. Ondan başka evliyalar edinenler: ” Biz bunlara bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.” derler.”Zumer suresi 3

Umarız, Mekke Müşriktoplumunun, bu zikredilen inanç ve ibadetlerine rağmen, Allah tarafından neden müşrik olarak isimlendirildiğini, Rasulullahın (s.a.s.), Allah’a inanıp O’na yaklaşmaya çalışan bu Mekkeli Müşriklerle neden savaştığını okuyucumuzasordurabildik ve yine, Allah’a inanıyorum demenin,kişiyi ‘müşrik’ sıfatını almaktan alıkoyamadığını farkettirebildik.